Lipödem ve beslenme
Farklı toplumlarda %15 ‘e kadar sıklıkta görülebilen lipödem, uzun yıllar boyunca obezite ile karıştırılmış olup hastalara kilo vermeleri yönünde telkinlerde bulunulmuştur. Halen bir çok sağlık sisteminde bu hastalık için bir tanı kodu bulunmayan lipödemin ortaya çıkış nedenlerine dair çeşitli teoriler öne sürülmektedir. Bilinmezleri çok olan bu hastalığın tedavi sürecinde de “gri alanlar”oldukça fazladır. Ancak sosyal medya ağlarında hastaların oluşturdukları dayanışma grupları sayesinde çeşitli diyetlerin inflamasyonu azaltan etkileri yeniden gündeme gelmiştir. Bu sayede lipödem hastalarının kaçınması gereken ve tüketmesi önerilen gıda listeleri ortaya çıkmaya başlamıştır. Sağlık profesyonelleri de bilimsel veriler ışığında bu diyetlerin etkinliğini değerlendirmeye başlamışlardır.
Lipödem ile ilgili temel nokta rafine ürünlerin ve nişastanın zararlı etkileri olduğunu bilmektir. Ancak sadece bu gıdalardan kaçınmanın genel bir iyilik hale sağlamasına rağmen hastaların hepsinde şikayetleri hafifletmeyip, zaman zaman ortaya çıkan alevlenmeleri önleyememektedir. Bu anlamda, eliminasyon diyetleri sayesinde lipödem hastaları deneyimlerini paylaşarak çeşitli gıdaları kara listeye alarak diğer lipödemli hastalara da ışık tutmuşlardır. Yani, enflamasyonu tetikleyen veya önleyen gıdaların hangi hastada nasıl etki göstereceği sistematik olarak deneme-yanılma yöntemleri ile ortaya konulabilmektedir. Örneğin gluten içeren ürünlerin lipödemli hastaların bir kısmında olumsuz etkileri olduğu bilinmektedir. Ancak bu durum genellenmemelidir.
Beslenmedeki tehlike
Lipödemli hastalarda ketojenik diyetin olumu etkilerine dair bilimsel makaleler mevcuttur. Bununla birlikte Akdeniz tipi diyetin de benzer özelliklere sahip olduğuna daire Stanford üniversitesinin bir çalışması mevcuttur. Ketojenik beslenmede Akdeniz tipi diyetten farklı olarak meyveler, kepekli tahıllar ve baklagiller (karbonhidrat düzeyleri nedeniyle) önerilmemektedir. Yapılan bu çalışmada LDL kolesterol düzeyinin ketojenik beslenmeye göre daha fazla düşürmesi nedeniyle Akdeniz tipi diyetin birinci sırada tercih edilmesi önerilmektedir. 7
Ancak Ketojenik beslenmedeki HDL oranının daha fazla yükseldiği ve trigliserid düzeyini daha fazla düşürdüğünden de bahsedilmektedir. Halk arasında “kötü kolesterol” olarak adlandırılan LDL nin farklı alt grupları vardır. Büyük partiküllü LDL molekülleri vücudumuz için oldukça faydalı olup, hücre duvarının onarımında ve çeşitli hormonların yapımında da kullanılmaktadır. Bununla birlikte küçük patrküllü LDL komelülleri ise damar duvarında oksitlenerek kolesterol plaklarının oluşumuna katkı sağlamaktadır. Bu nedenle sadcee LDL düzeyinin bilinmesi tek başına risk değerlendirmesinde anlamlı değildir.
Ülkemizdeki laboratuvarlarda LDL toplam sayısı hesaplanabilirken LDL moleküllerinin alt gruplarının dağılımı gösterilememektedir. Bazı bilimsel araştırmalarda LDL moleküllerinin dolaylı olarak hesaplanabileceği gösterilmiştir. Buna göre Trigliserid / HDL oranın ne kadar küçük ise büyük partiküllü LDL oranının o kadar yüksek olduğu ifade edilmektedir. Bu araştırmalarda Trigliserid / HDL oranı eşik değerine dair erkekler için 2,8 ve kadınlar için 2,1 gibi sınır değerler verilmiştir. Bu kısa bilgiden sonra, merak edilen soruya dönelim. Lipödem hastaları neleri tüketmesin?
Ekmek türleri
Şekerli gıdalar
Makarna
Unlu mamüller
Pirinç
Mısır
Patates
Paketli gıdalar
Fast-food ürünler
bu gıdaların ortak özellikleri genellikle yüksek oranda karbonhidrat içermeleri, glisemik indekslerinin yüksek olması ve içerdiği katkılar nedeniyle inflamasyona neden olmalarıdır.
Lipödem ve damar sağlığı konusundaki videomuzu izlemek için tıklayınız.